Günümüz şehir yaşamı, bireylerin günlük rutinlerine sadece ekonomik ya da lojistik değil aynı zamanda kültürel ve sembolik anlamlar da yüklemektedir. İstanbul gibi çok katmanlı ve dinamik bir metropolde bireysel alışkanlıklar kolektif davranış kalıplarına dönüşebilmekte ve bu süreç sosyolojik bir gözlemin konusu hâline gelmektedir. Son yıllarda İstanbul’un çeşitli semtlerinde giderek daha sık rastlanan bir toplumsal pratik sabah koşularıdır. Bu yazı sabah koşularının İstanbul’da bir kent ritüeli hâline gelişini bu davranışın sınıfsal, mekânsal ve kültürel bağlamda ne tür anlamlar içerdiğini sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır.
Modern kentlerde bedenin sergilenmesi, bireyin sosyal sermayesini ifade etme biçimlerinden biri hâline gelmiştir. Bourdieu’nün habitus kavramı bu bağlamda oldukça açıklayıcıdır; çünkü bireyin bedeniyle kurduğu ilişki, onun sınıfsal konumunun ve kültürel sermayesinin bir yansımasıdır (Bourdieu, 1984). İstanbul’da sabah koşuları çoğunlukla şehrin sahil şeritlerinde, park alanlarında ya da lüks semtlerin yeşil koridorlarında gerçekleşmektedir. Bu alanlarda yapılan koşular yalnızca fiziksel bir aktivite değil aynı zamanda bedenin kamusal alanda temsil edildiği sosyal olarak kodlanmış bir davranıştır.
Neoliberal söylemin bireyleri kendi yaşamlarının yöneticisi olarak konumlandırması sağlık ve beden yönetimini bireysel sorumluluğa indirgemiştir. Bu bağlamda sabah koşuları, yalnızca sağlık amacıyla yapılan bir etkinlik değil aynı zamanda performans kültürünün bir parçasıdır. Koşu uygulamaları, akıllı dijital saatler, mobil sağlık aplikasyonları gibi teknolojik araçlarla desteklenen bu pratik bireyin yalnızca bedenini değil zamanını ve disiplinini de kontrol ettiğini gösteren bir yaşam tarzı ifadesi hâline gelmektedir (Lupton, 2016). Koşu burada bir beden politikası olarak karşımıza çıkmakta bireyin disiplinli, üretken ve “fit” olma zorunluluğunu içselleştirdiğini simgelemektedir.
İstanbul’da sabah koşularının mekânsal dağılımı kentin sınıfsal coğrafyasını da yansıtmaktadır. Örneğin; Caddebostan sahili, Bebek–Arnavutköy hattı, Maçka Parkı gibi bölgeler bu aktivitenin en yoğun gözlemlendiği alanlardır. Bu bölgeler aynı zamanda üst ve üst-orta sınıfların ikamet ettiği, görece güvenli ve estetik açıdan düzenlenmiş kentsel mekânlardır. Buna karşın İstanbul’un çeperlerinde yer alan alt sınıfların yaşadığı mahallelerde sabah koşularına rastlamak çok daha nadirdir. Bu durum sporun bireysel tercih olmaktan öte kültürel ve ekonomik sermaye gerektiren bir eylem olduğunu gözler önüne serer (Wacquant, 2004).
Sabah koşuları bireyin toplumsal kimliğini sergilediği bir sahne olarak da değerlendirilebilir. Giyim tarzı, kullanılan spor ekipmanı markaları, koşulan saat aralığı ve seçilen güzergâh, bireyin kendini hangi sınıfsal ve kültürel gruba ait gördüğünü dışavurmaktadır. Goffman’ın dramaturjik yaklaşımı bu noktada açıklayıcıdır: bireyler, toplum içinde belirli roller üstlenir ve bu rolleri belli sahnelerde icra ederler (Goffman, 1959). Sabah koşuları da bu anlamda bir “gösterim sahnesi” işlevi görür.
Sabah koşularının bir diğer önemli boyutu ise kentteki gürültü, kaos ve hız karşısında bireyin kendine ait sessiz bir alan yaratma arzusudur. İstanbul’un gürültülü ve kalabalık yapısı içerisinde sabah saatleri, şehrin en sakin zaman dilimlerinden birini sunar. Bu saatlerde yapılan koşular bireyin günün geri kalanına zihinsel ve fiziksel olarak hazırlanma biçimi olarak da yorumlanabilir. Aynı zamanda bu pratik bireyin kentle olan ilişkisini yeniden tanımladığı kısa süreli de olsa şehri “kontrol altına aldığı” bir deneyim sunar.
İstanbul’da sabah koşuları sadece sağlıklı yaşam amacıyla yapılan basit bir fiziksel etkinlik değil çok katmanlı toplumsal ve kültürel anlamlar içeren bir kent pratiğidir. Bireyin bedeniyle kurduğu ilişki, sınıfsal konumu, kentte işgal ettiği mekân ve bu mekânı kullanma biçimi üzerinden okunabilir. Sabah koşuları İstanbul’da modern yaşam tarzlarının, neoliberal öznenin ve gösteri toplumunun bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyolojik açıdan bakıldığında bu pratik; kimlik, mekân, sınıf ve kültür ekseninde anlam kazanan bir şehir ritüelidir.
Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press.
Goffman, E. (1959). The Presentation of Self in Everyday Life. Anchor Books.
Lupton, D. (2016). The Quantified Self: A Sociology of Self-Tracking. Polity Press.
Wacquant, L. (2004). Body & Soul: Notebooks of an Apprentice Boxer. Oxford University Press.
Modern toplumlarda bireylerin kimliklerinin şekillenmesinde ekonomik kültürel ve ideolojik faktörler önemli bir yer tutmaktadır. Kapitalist…
" İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır. " Sigmund Freud; psikoloji biliminin temel taşlarını atan, bilinçdışı zihinsel…
Günümüz dünyasında kahve, yalnızca bir içecek olmanın ötesine geçerek kültürel ve toplumsal bir sembol haline…
Canavarlarla savaşan kişi dikkat etmelidir; ki kendisi de bir canavara dönüşmesin. Çünkü uzun süre uçuruma…
Bisiklet, keşfinden bu yana toplumlar içinde çesitli işlevlere sahip bir araç olarak hayatımızda yer alıyor.…
Sosyologmekaniker'e hoşgeldiniz... Bisiklet, Bisiklet mekaniği ve sosyoloji üzerine içerikler , Tamir rehberleri ve kitap incelemeleri…
This website uses cookies.